Avrasya Araştırma Enstitüsünde “Orta Asya’da Dil Politikası: Kazakistan Tecrübesi” Konulu Uluslararası Bilimsel Çalıştay Düzenlendi

 

Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Avrasya Araştırma Enstitüsü ve Al-Farabi Kazak Milli Üniversitesi Şarkiyat Fakültesi Türksoy Bölümü işbirliğiyle 24 Mayıs 2018 tarihinde Almatı’da “Orta Asya’da Dil Politikası: Kazakistan Tecrübesi” konulu uluslararası bilimsel çalıştay gerçekleşti. 

Çalıştaya Avrasya Araştırma Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Vakur Sümer, Al-Farabi Kazak Milli Üniversitesi Şarkiyat Fakültesi Türksoy Bölümü Başkanı Doç. Dr. Kıdır Törali, Almanya’nın Albert Ludwig Freiburg Üniversitesi Türkoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ruth Bartholomä, Abılay Han Kazak Uluslararası İlişkiler ve Dünya Dilleri Üniversitesi”nden Prof. Dr. Kusayın Rısaldı, Al-Farabi Kazak Milli Üniversitesi Şarkiyat Fakültesi Türksoy Bölümü’nden Doç. Dr. Güljamal Kortabayeva ve Prof. Dr. Rauşan Avakova ve Avrasya Araştırma Enstitüsü araştırmacıları katıldı. 

Avrasya Araştırma Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Vakur Sümer çalıştayın açılış konuşmasını yaptı. Doç. Dr. Vakur Sümer, konuşmasında, dil politikasının uzun vadeli bir stratejik mesele olduğunu ifade ederek, bir devletin ya da bir milletin alfabe değiştirmesinin çok nadir bir durum olduğunu ve günümüzde Orta Asya devletlerinin dil politikası konusunda tarihi bir süreçten geçmekte olduklarını ifade etti. Bu bakımdan Orta Asya ülkelerindeki dil politikasının geçmişi, bugünü ve geleceğinin tartışılması amacıyla düzenlenmekte olan bu çalıştayın önemine vurgu yaparak katılımcılara teşekkürlerini sundu. 

Oturumun ilk konuşmacısı Almaya’nın Albert Ludwig Freiburg Üniversitesinin Türkoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ruth Bartholomä “Discourses on Language Policy in the Republics of Kazakhstan and Tatarstan”(Kazakistan ve Tataristan’da Dil Politikaları Üzerinde Araştırmalar) başlıklı konuşmasını sundu. Konuşmasında 2010-2014 yıllar arasında Giessen Üniversitesi Kazakistan ve Tataristan’daki dil politikasını karşılaştırma amacında bilimsel araştırma projesi üzerinde çalıştığını ifade eden Prof. Dr.Ruth Bartholomä, bilimsel araştırmanın kaynağı olarak resmi belgeler, yasalar ve 80 adet anket sonucundan yararlandığının altını çizdi. İki devletin karşılaştırmalı analizi sırasında birtakım benzerlikleri fark ettiğini açıklayan Ruth Bartholomä, 1989 yılında yapılan nüfuz kaydına göre iki ülkedeki yerel etnik kökenli halk sayısının karşılaştırmalı olarak çok az olduğunu ama 2010 yılında durumun hızla değiştiğini ve Kazakistan ile Tataristan’daki yerel etnik milletlerin sayısının ilk sırada yer aldığını gösteren verileri paylaştı. Ruth Bartholoma, dil kullanımı bakımından iki ülkede de Rusça’nın kullanımı ve yayılımı Kazakça ve Tatarca’dan daha önemli vaziyette olduğunu söyleyerek, Kazakistan’da yaşayan başka milletlerin Kazakça öğrenme seviyesinin Tataristan’daki başka milletlerin Tatarca öğrenmesinden daha yüksek olduğunu da dile getirdi. Tataristan’da özerklik haklarının geniş olmasına rağmen bağımsız dil politikasının uygulanmasında büyük ölçüde kısıtlamalara uğradığını, Kazakistan eğitim sisteminde ise Tataristan ile karşılaştırmalı olarak kendi devlet politikasını rahat biçimde uygulayabileceğini dile getirdi. Tataristan’da Latin alfabesine geçişin yasal kısıtlamalardan dolayı gerçekleşemediğini açıklayan Ruth Bartholoma, Kazakistan’da 1990’lı yıllarda başlayan Latin alfabesine geçiş sürecinin sadece son zamanlarda canlanmaya başladığını ve bu adımın Kazakistan kamuoyuna olumlu değişiklikler getireceğini belirterek konuşmasını tamamladı. 

İkinci konuşmacı Al-Farabi Kazak Milli Üniversitesi Şarkiyat Fakültesi TÜRKSOY Bölümü’nden Doç. Dr. Güljamal Kortabayeva “Latin Alfabesini Kullanmak: Günümüz Talebi” konulu sunumunu yaptı. Güljamal Kortabayeva sunumunda Latin alfabesine geçişin çok ciddi bir süreç olduğunu ve bu yöndeki araştırmaların 1990’lı yıllardan itibaren devam ettiğini vurguladı. O dönemden itibaren Kazak alfabesinin Latin alfabesi ile değişimi konusunda bilim adamları, dil uzmanları, aydınların ve medya mensuplarının faal bir şekilde katkıda bulunduğunu örneklerle anlattı ve günümüzde bu konuda planlı çalışmaların devam ettiğini dile getirdi. Konuşmanın sonunda Güljamal Kortabayeva Latin alfabesine geçiş meselesinin toplum tarafından tartışılmasıyla birlikte, Türkiye, Azerbaycan ve Özbekistan gibi Latin alfabesine geçiş yapan akraba ülkelerin tecrübelerinden yararlanılması gerektiği yönünde görüşlerini bildirdi.     

Bir sonraki konuşmacı Al-Farabi Kazak Milli Üniversitesi Şarkiyat Fakültesi TÜRKSOY Bölümü Başkanı Doç. Dr. Kıdır Törali, çok önemli bir konu olan Latin alfabesine geçişte kardeş Türk halklarının Latin alfabesine geçiş tecrübelerinin iyice araştırılması gerektiğini, ancak her dilin özelliğine uygun olarak alfabenin oluşturulmasının önemini vurguladı. Diğer Orta Asya ülkeleri gibi Kazakistan’da da bağımsızlığın ilk yıllarında Latin alfabesine geçiş konusunun gündeme geldiğini ve başta Abduali Kaydarov olmak üzere kimi aydınların Latin harflerine dayalı Kazak alfabesini geliştirdiğini kaydetti. Bağımsızlıklarının ilan edilmesinin ardından Latin alfabesine geçen Azerbaycan, Özbekistan ve Türkmenistan gibi ülkelerde hala alfabenin uygulanmasıyla ilgili bazı sorunların devam ettiğine değinerek, Kazakistan’ın ise Latin alfabesine geçmeye 25 yıldan uzun bir süredir hazırlandığını dile getirdi. Latin alfabesine geçme konusunun kamuoyunda tartışılmaya devam edileceğinin altını çizen Kıdır Törali, Latin alfabesine geçişin yoğun bilimsel çalışmaları gerektirdiğini belirtti.

Daha sonra Abılay Han Kazak Uluslararası İlişkiler ve Dünya Dilleri Üniversitesi’nden Prof. Dr. Kusayın Rısaldı “Çağdaş Kazak Dilinin Bilimsel Araştırılması” konulu bir sunum yaptı. “Manevi Canlanma” programı kapsamında Latin alfabesine geçişin tam zamanında başlatıldığını söyleyen Kusayın Rısaldı, Latin alfabesine geçiş çerçevesinde Kazak dilinin standartlaştırılması gerektiğini de vurguladı. Uzun yıllardır yabancı diller ve Kazak dili üzerine karşılaştırmalı araştırmalar yapan bir dil uzmanı olarak çağdaş Kazak dili araştırmalarında bazı yetersizliklerin de olduğunun altını çizen Kusayın Rısaldı, Kazakça’nın zenginliğini ve söz yapısı özelliklerini tam olarak kullanamadığımızı belirtti. Kusayın Rısaldı ayrıca, Latin alfabesine geçişte Kazak dilinin doğal özelliklerine önem verilmesi gerektiğine değinirken, Almanya’nın Hamburg Üniversitesi’nde çalıştığı dönemde hazırladığı Latin harflerine dayalı Kazak alfabesini tanıttı. Latin harflerine dayalı Kazak alfabesinin “tek ses - tek harf” ilkesine dayandırılması gerektiğini vurgulayan Kusayın Rısaldı, bu konuda son kararın bu yana yapılan tüm çalışmaları özetleyerek verilmesi gerektiğini açıkladı.

Al-Farabi Kazak Milli Üniversitesi Şarkiyat Fakültesi TÜRKSOY Bölümünden Prof. Dr. Rauşan Avakova “Uygur Alfabesinin Latin Versiyonu” başlıklı bir sunum yaptı. Latin alfabesine geçişin Kazak dilinin yeniden canlanmasına katkı sağlayabileceğini belirten Avakova, Latin alfabesine geçiş sırasında Kazak dilbilgisinin yeniden yapılandırılması ve söz yapım ilkelerinin tekrar gözden geçirilmesi ve imla sözlüklerinin oluşturulması gerektiğini dile getirdi. Ayrıca Kazakistan’daki diğer halkların da Latin alfabesine geçip geçmeyeceği konusuna değinen Avakova, Kazakistan’daki Uygur aydınlarının isteğiyle Latin harflerine dayalı Uygur alfabesinin yeni bir versiyonunun hazırlanmakta olduğunu belirtti.

Çalıştayda ayrıca, Avrasya Araştırma Enstitüsü Araştırmacısı Omirbek Hanayi “Latin Alfabesine Geçişin Güncel Meseleleri” başlıklı sunum yaptı. Omirbek Hanayi konuşmasında Kazakistan Cumhurbaşkanı Sayın Nursultan Nazarbayev tarafından onaylanan Latin harflerine dayalı Kazak alfabesinin son versiyonunun da bazı sorunları olmasına rağmen, Latin alfabesine geçiş sürecinin yasallaştırılması açısından tarihi bir olay olduğu gerçeğine dikkat çekti. Latin alfabesine geçişin siyasi, sosyal ve ekonomik yönleriyle çok önemli bir konu olduğunun altını çizen Omirbek Hanayi, bu girişimin devlet dili statüsünü yükseltme, teknik dilini anlama, dünya Kazakları’nı birleştirme ve kardeş Türk dillerine daha da yakınlaşma açısından büyük önem taşıyabileceğini dile getirdi. Ancak Kazakça alfabesinin, Kazak dilinin doğal özelliklerine ve kendi ses uyumuna karşılık gelen yeni alfabesinin oluşturulması için: geçen yüzyılda (1930-1940 yıllarında Kazakistan’da ve 1960-1980 yıllarında Çin Kazakları tarafından) kullanılan Latin harflerine dayalı Kazak alfabesinin deneyiminin dikkate alınması; 1990’lardan sonra hazırlanan “Ulttuk Joba”, “Qazaq Grameri”, “Baılatyn” ve diğer projelerden yararlanılması; 2008 yılında “Kazakhsoft Latin for Kazakh” gibi yurtdışı Kazaklar’ın hazırladığı alfabelerin avantajlarının göz önünde bulundurulması; Kazak dilini inceleyen yabancı Türkolog uzmanların ilgili projelerinin de dikkate alınması ve Türk, Azerbaycan, Özbek gibi kardeş Türk dillerinin Latin alfabesine geçiş deneyimlerinden faydalanılması gerektiğine vurgu yaptı.

Çalıştayın sonunda katılımcılar ile Enstitü araştırmacıları Orta Asya’daki dil politikası, Kazakistan’daki dil meseleleri ve Latin alfabesine geçiş hakkında görüş alışverişinde bulundular. Çalıştay, katılımcılara sertifika takdim töreni ile sona erdi.


Haber Resimleri